YELKEN ÖZGÜRLÜKTÜR
Bu sözü çok duymuştum ama bir türlü anlam verememiştim. Ne demek yelken özgürlüktür? Ya rüzgar yoksa neresi özgürlük? Gene bağımlısın dizele! Bir kooperatifte denetçiydim, 2002 yılı idi "yönetim denetim bir arada ne güzel" sözünü saf saf hep sarf eden başkan (adam temiz yoksa bu kadar saf olamazdı, ikazlarımı da hiç anlamadı zaten) tutmuş hangi akla hizmetse altımızı birden Ankara Yelken Klübü Kursuna yazdırmış! Üstelik kurs ücretinin bir kısmını da ödemiş. Herkes kelli felli işi gücü olan 40 ila 55 yaş aralığında insanlar, kim bilmem kaç hafta Cumartesi ve Pazar sabah saat 09:00 da kursa gidecek? Hem öğrenmişim en güzel tekne arkadaşımın teknesi bana ne gerek kaptanlık!
İlk hafta geldi çattı, mazareret te bulamadım çare yok Ahmet'e ayıp olmasın diye kursa gittim. Birde baktım ki tüm kadro eksiksiz orada. Diğer kursiyerlerde geldi 25 kişi kadarız, üç dört saat ders iki teneffüs. Çocuklar gibi eğlenceli okul yıllarına döndük. Kaptan ehliyetli iki hoca var. Gönüllü olarak bu işi yapıyorlar. Biraz akılda kalanla biraz kitaba bakarak birşeyler anlatıyorlar ama kafalar habire karışıyor! Hocalardan biri yaşlı bir emekli bey ilk yelkenlisini almış, Marmaris'te demirli, eşi ile artık uygun mevsimlerde evi yelkenli olacak. Anlatırken mutluluktan uçtuğunu görebiliyorsunuz ister istemez gıpta etmeye başlıyorsunuz.
Diğer hoca daha genç, bir mimar ve her halinden bu işten zevk aldığı belli. Bu iki hoca son derece zerafet dolu sözlü anlatım ve vücut dili ile sınıfı adeta fetettiler ve her ders tam mevcut ile sınıf bir araya geliyordu. Tekneleri ve bizi ilgilendiren sloop ya da kesirli arma yelkenliyi tanıdık. Rüzgarları, yelken ile teknenin nasıl yürüdüğünü, dünyanın bazı coğrafi özelliklerini, deniz milinin nereden, knot tabirinin nereden çıktığını vs vs herşeyi yavaş yavaş öğrenmeye, yelkenler fora tabirinin aslında yanlış kullanıldığını, çok duyulan pupa yelken seyrinin en istenmeyen olduğunu, düğümleri, demir atma prensiplerini, navigasyon gibi daha derin mevzuları denizde çatışmayı önleme kurallarını yani deniz trafiğini ve trafik işaretlerini, fenerleri, harita okumayı, haritaya göre pusulanın gösterdiği yönü düzeltip gerçek duruma çevirmeyi, yol vermeyi, nezaket kurallarını, vs, vs öğrenmeye başladık.
Derken birden bire fark ettim ki rüzgar nereden eserse essin bir yelkenli istediği yöne gidebiliyor. Denizi tanımak, sevmek, anlamak bambaşka anlamlar kazanmaya başladı zihnimde. Rakı balık, dingin manzaranın hazzı, gibi kısır sevgi unsurları yok oldu. Eğer denizi tanır ve bir miktar huyunu suyunu bilirseniz, koca dalgalar ve sert rüzgarlar korkutmuyor sadece saygı uyandırıyor. İnsan korkmaktan ziyade tabiatın her zaman insandan güçlü olduğunu anlayıp ve saygıda kusur etmemek gerektiğini anlıyor. İşin şakası yok!
Değerli büyüğümüz, usta denizci ve benim sayın meslektaşım Sadun Boro ne güzel demiş: "Fırtınaları aşarak teknesini ve yolcularını sağ sağlim limana ulaştıran kaptan usta değildir, usta, o havada hiç çıkmamasını bilen kaptandır"!
Denize ve tabiata saygı bu demektir. İnsanoğlu özellikle sanayi devriminin başlangıcından itibaren tabiatla yarışa kalkmış ve her seferinde yenilmiştir. En güzel örneği batmaz diye ün yapmış Titaniğin ilk seferinde sulara gömülmesidir. Tabiatın insanoğluna verdiği en güzel derstir bu. Birçok yazarımız ve şairimiz yeri geldiğinde insanoğlunun tabiata karşı zaferinden bahsederler. Yapacağımız en büyük hatadır bu şekilde düşünmek. Zira insanoğlu ayakta kalmayı başarabilen bir eser meydana getirdiği her zaman tabiatın suyuna gitmiştir, onu kullanarak başarı sağlamıştır onu yenerek değil.
Denizin enginliği ve rüzgarın gücü insanı ürpertiyor ve içine korku salıyor. Bu korku, öğrenme ve bilgi ile cesarete dönüşmeye ve o dayanılmaz adrenalinni damarlarınıza enjekte etmeye başladımı artık biliniz ki siz, tecrübesiz de olsanız bir denizcisiniz artık.
Gittiğim kurs sayesinde bu tür düşünceler kafamda dans etmeye başladı. Yelken kullanmaya Ankara'nın 115 km doğusunda bulunan Kapulukaya barajına gittik, bu arada çıkan yelkencilik dergilerini alıp okuyordum. Evde kızlarıma ve eşime de okutup onların ilgisini çekmeye çalışıyordum.
Bir süre sonra tüm benliğimi saran denizin muhteşem gücü ve keşfedilmeyi bekler olması ile bir yelkenlinin özgürce rüzgarla yol alması birleşkesinin yelken özgürlüktür düşüncesini doğurduğunu anlar gibi oldum. Artık denize ve yelkenciliğe gönlümü kaptırmıştım!