DENİZCİ OLMAK
İnsan birçok şey olabiliyor hem de kolayca, eğitimini alıp yeterli çabayı ortaya koyarak herşey olabilirsiniz. Denizci olmak için o kadar çaba işe yaramayabilir içinizden gelmezse. Ama içinizde varsa gereken bir ton çaba çok kolay ve zevkle sarf edilir bu yolda.
Ben denizi hep çok sevdim. Önce sudan, yüzmekten, sonra dingin bir körfezde manzara seyretmekten, iyot kokulu havasını teneffüs etmekten hoşlandım, Bu ilgim rakı balıkla birleşince tam deniz aşığı olduğumu düşünmeye başladım. Derken balığı dahil rakısı hariç her noktada hem fikir olan eşim Aynur'la bir tekne almaya karar verdik . Araştırdık baktık ettik dedik ki bu devirde yelkenli ile uğraşılmaz bize bir motoryat lazım.
Yerli ahşap teknelerden 62 foot prensese kadar broşürlerden inceledik. Ahşapla uğraşılmaz hız da yapmıyor iyisimi modern poliester teknelere bakalım dedik. Sonunda18 m boyunda çift motorlu kelepir olduğu söylenen bir canavarı görmeye gittik İstanbul'a.
Cumartesi sabahı havanın da sertçe olduğu bir gün eşim Aynur ve küçük kızım Aslı ile erkenden yola çıktık. İstanbul'da satıcı ile buluştuk ve bizi tekneye götürdü gezdirdi, tekne harika, çok ta iyi bir fiyata teklif ediliyor. Az kullanıldığı belli adeta yeni çıkmış gibi fabrikadan. Radarına kadar tüm navigasyon ve iletişim araçları, vs tam tekmil mevcut.
Saf saf soruyorum rotayı girdik, radarı da açtık, alarmını kurduk, GPS üzerinden teknenin otopilotu belirlenen rotayı takip edecek, önümüze bir engel çıkarsa ya da sistem hata yaparsa radar tehlikeleri önceden görüp bize haber verecek. Di mi? Cevap: tabii zaten bu iş için bukadar cihaz bir arada var. Oh ne ala, serde mühendislik var, elektronik sistemlere aşinalık ta var, uzaydan pozisyon belirlemeyi duymuşluğum var, izahları şıp diye anladım.
En son kritik sorumu sordum. Peki tekne bu şekilde giderken kaptan bir ihtiyacı yada yemek vs için kaptan köşkünden ayrılabilir mi diye! Satıcı, 55 yaşlarında nazik ve bilgili olduğu belli eğitimli bey tabii ben yatar uyurum bile cevabını verdi ve marşa bastı. O dakikadan itibaren iki adet bilmem kaç beygirlik Katerpillar motorlar canlandı, tekneyi korkunç bir gürültü ve vibrasyon sardı. Artık konuşmak mümkün değildi. Bu inanılmaz işkence Fenerbahçeden Beykoz koyu dönüşlü muhteşem boğaz turunun zevkini bile silecek kadar bizleri altüst etti.
Dönüşte hiç birşey demeden indik vedalaştık. Ankara yoluna koyulduk İstanbul'un artık Ankara dönüşü güzel diyeceğim ama muhteşem şair Yahya Kemal Beyatlı'ya ayıp olacak. Şehir bir mezbele, orada yaşamaya çalışmak zaman israfı, deniz desen artık satıcısı ve korkunç teknesi ile bizi soğuttu. Aynur yolda son noktayı koydu. Daha önce duymuş, tekne sahibinin iki mutlu günü varmış; İlki tekneyi aldığı gün, ikincisi ise sattığı günmüş! Bizde napalım dedik ve tekne almaktan vaz geçtik, nasılsa bir kaç yıldır çıktığımız mavi tur teknelerinin hepsi bizim. Hem sonra öğrendik ki en iyi tekne arkadaşımızın teknesiymiş.
Manzaranın, denizin, rakı balığın hası bu turlarda üstelik görevin sadece eğlenmek. Tekneyi yürüten ekip var; temizliği, yanaşması, bağlaması, demir alması, ayrılması, yemek, vs hep onlarda. Tekne alacaksın, para bağlayacaksın, üstüne bir ton her yıl masraf edeceksin, sorumluluk sende, birde habire çalışacaksın; neymiş denizciymişsin! Yok yok istemez hizmet var bastır parayı al hizmeti.
Böylelikle denizci olmak adına ma aile çıktığımız serüven 1999 yılı bahar aylarında bitti. Krizdi depremdi deken 2002 yılı geldi.
Devamı yelken özgürlüktür de!